-Artıktır dünya bize
Saat yanımızda
işlemez
Lambaların oyunu
karanlığımız kadardır
Yıldızlar dilimizi bilmez-
Senin soluduğun karanlık buğulandırır akşamı
Sen gözden kaybolunca hatırlanır kuytular
Elimde yerden aldığım bir dal
Geçecek yolcuları bekler, ırmak kenarlarında oyalanırım
Çatında tıkırtılarla yürür gökyüzü
Benim için, hastane kantinlerinde sıraya girmiştir korkular.
Sana atılan taşlarla yükselir şehrimizin surları
Senin kovulduğun kapılardan inilir sığınaklara
Sabahın mahmurluğuyla görmezden gelinir savaş,
Akşamları, soğuk selamlaşmalar lojmanlarda.
Mağaraların serinliğinden
Ceplerinde ısınmış taşlarla dönebilir insan
Umutsa hepten kaybedilebilir, bir evrak alışverişi
sırasında.
Senin yükünle hafifledi sırtımda taş, omzumda çanta
Takasa girmeden döndüm bu kuşkulu ticaretten
Sen de, bembeyaz elbisenle çatlatıp vitrinlerimizi
Lambasız şehrinle, ışıklarımızın foyasını ortaya çıkarma.
-Benden duymuş olma
Dünya renklendikçe
gözümün karardığını
Sofrada, karşıma
oturmuşken beklenen misafir
Beni, ırmak
kenarlarında, kendi kendime konuşturma.
(Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi 70)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder