I
Kabuktu
hır çıkaran, kabuktu silah bırakan
Antlaşmayı
bozan kabuktu, nöbette uyuklayan
Seni
görünce kendini bıraktığı yerde bulan biz
Dersteki
uğultu kabuktu
Yürürken
zincir sesleri gelirdi koridordan
II
Sesleri
kulaklarıma
Zincir
şıngırtılarıyla gelen dünya
Dün
ateş yakarken ovalarında
Şimdi
telefonda donuk bir sestir insan
Yürüyen
bir karaltıdır ışıksız koridorlarda
Oysa
önceden
Sen
ne getirdiysen
Yalnız
o olurdu sofrada
Azını
içip çoğunu döktük, odun çiğnedik doyduk
Gökten
sofra indirilen bizdik, yemek seçen kabuktu
III
Kaç
kere dikildiği artık unutulmuş söküktür kabuk
Kabuk
yıkana yıkana rengi atmış bir elbise
İzmit’ten
yola çıkmış yükü çürüktür
Kabuk
şeriattan yanadır erenler meclisinde
İçerde,
artık yalnız molalarda hatırlanan bir yemin
Şerbeti
acı buldum, rengi soluk, söylenenleri yavan
Bana
şeker dilinden dökülendi canım efendim
IV
Kabuk
çatlayınca içeri sızan senin ışığındır
Çeşme
sırasında ne beklediğimi unutturan
Bu asfalt
yollardan ancak kabuk gideceği yere varır
Ben
geçen kervanları sayıyorumdur Yemen’de yoksam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder