12 Aralık 2016 Pazartesi

SABAHI BEKLEMEDEN IŞIKLAR

1.
Başımda, saatine bakarak bekleyen zebani
Kapanış saatinden sonra içeri kimseyi almayan firavun
Şimdi her market alışverişi,
Bir kralın sofrasına doğrudur
Ne zaman bir liste tutulsa,
Trene bindirilen esirleri andırır bana                                           
Çünkü müfredatın dışına çıkmayan öğretmenler de suçludur

2.
Doruklarında rüzgâra kanıp uyuklayan dervişim
Göğün en genişini,
Törenden kaçıp çimlere uzandığımda gördüm.
Yemeğimiz, suyun sıcaklığını bilen kazanlarda kaynar
Saçlarım dağıldıkça gevşer zincirlerim
Çalınan her kapının arkasında padişah homurtuları var
Bana arkadaştır bacağımdan tırmanan örümcek
İzinden dönmeyen asker, ilk molada kaçan yolcular

3.
Her geç gelene ceza kâğıtları imzalatan nemrut
Gözümü kapatınca yürüdüğüm sokaklar
Hac yolu olur bana
Çölde, akşamları ziyaretçilerini kabul edecek Aliler
Artık mesai saatinde, şirket tanıtımlarında
Şimdi koltuğa sıkışmıştır,
Uzanınca toprağın karnını acıtan sırtın.
Çünkü pamuk tarlalarında güneş çoktan batmıştır.

4.
Biz yetiştikçe saati erkene çeker zorba
Omzumda iz yapmış iplerin
Ucu kimin avucunda?

AKATALPA 204

29 Ağustos 2016 Pazartesi

ULAK

Okulunu değiştirmiş çocuklar senden sonra
Kızlar, korktukları yerlere erkeklerle gitmişler

Falcılar saklamış bildiklerini
Eve erken dönerdin dışarıda yanıldığından
Aydınlık yüzlerin olanımızı çoğaltırdı
Bereket bulduk mutsuzluğunda
Sayılmamış yıldızlardı bir gece gökyüzünden caydığın
Zamanı bilenlerin uğursuzluğuymuş geç kalman

Nerede olduğumu kaçırdığım duraklardan anladım
Gençliğim, ışıklarını kapatıp da geçerdi içimden
Bana, uzaklarda adres sorduran yabancılara
Bakınca dünyada başıboş kalmam
Mutluymuş gibi sokağa ayakkabılar giyip çıkardın
Tok gelirdin dışarıdan saçına yorgunluklar kondurup
Evden uzaklaştıkça çocukların içine düşen kuşku
Ne çabuk büyüdü sorusu annelere
Asfalt biterdi sende, dağ yollarına başlardım

Dünyanın haline sapa kalır içinden geçenler
Adını saklardı çiçeklerin güzelliklerinden utanıp
Anladığın dilde oku, oku ki sorular sorayım
Alameti beklenen günün, iyi hayaletlerin arkadaşı
Yangın çıkarmayacak unutkanlıklardan bize hayır yok

Akatalpa 174

KARŞILIK

Bakınıyordu bahçe bahçe
Yüzünde akşamüstü turuncusu
Ellerindeki bu çocuk kokusu
Beni ona çağırdı

Ben de
Eskimesin diye tuttuğu çiçek
Topladım bütün yazları
Avucuna koydum

15 Ağustos 2016 Pazartesi

TÖREN KIYAFETİYLE PROVA

-Artıktır dünya bize
  Saat yanımızda işlemez
  Lambaların oyunu karanlığımız kadardır
  Yıldızlar dilimizi bilmez-

Senin soluduğun karanlık buğulandırır akşamı
Sen gözden kaybolunca hatırlanır kuytular
Elimde yerden aldığım bir dal
Geçecek yolcuları bekler, ırmak kenarlarında oyalanırım
Çatında tıkırtılarla yürür gökyüzü
Benim için, hastane kantinlerinde sıraya girmiştir korkular.

Sana atılan taşlarla yükselir şehrimizin surları
Senin kovulduğun kapılardan inilir sığınaklara
Sabahın mahmurluğuyla görmezden gelinir savaş,
Akşamları, soğuk selamlaşmalar lojmanlarda.
Mağaraların serinliğinden
Ceplerinde ısınmış taşlarla dönebilir insan
Umutsa hepten kaybedilebilir, bir evrak alışverişi sırasında.

Senin yükünle hafifledi sırtımda taş, omzumda çanta
Takasa girmeden döndüm bu kuşkulu ticaretten
Sen de, bembeyaz elbisenle çatlatıp vitrinlerimizi
Lambasız şehrinle, ışıklarımızın foyasını ortaya çıkarma.

-Benden duymuş olma
 Dünya renklendikçe gözümün karardığını
 Sofrada, karşıma oturmuşken beklenen misafir

 Beni, ırmak kenarlarında, kendi kendime konuşturma.

(Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi 70)

21 Temmuz 2016 Perşembe

CEPHE

Korkardım karanlıktan da alıştım artık cinlerine
Yaranı, uzun savaşlara gitmeden önce bilmezdim
Kalbimi tam tutuyorum şimdi, dokunmuyor arsızlığın
Islık çalmayanlardan içli şarkılar beklerdim önceleri
İnsan, çat kapı kurtarılır sanırdım

Müjdeyle gittiğim yerden başım eğik dönüyorum
Hatıra diye şimdi sana atılan taşları topluyorum yerden
Hırsızlığıma göz yuman sokakları anmıyorum artık
Bir heves yürüdüğüm ışıklardı, yokuşu görmezden geldiğim
Dualarla çözülürdü başıma musallat olan gençlik
Yolun sonunda, akşamları eve dönmediğimiz şehirler vardı

Kimle yalnızsan bana zul gelir kalanlar
Koştururum ovalarında, uğultuluyum çoktandır
İlkin, şehri çatlatan bir ağrı olarak girdin içime
Bir koşu kızışmış göğsümü dayadığım serinlik
Hatırlayınca iştahım kesilip kalkardım sofradan
Benzin, yüzüme bilmediğim renkler sunardı da
Geceye sığmazdı benim baktığım karanlıklar

Başkasına baktığının nazarı da bana değer
Gökyüzünden öğrendiğimi duvara karşı tekrarlayarak
Her yenilgiden sonra buluşmak üzere çekildiğim yer
Kandır beni suçu üzerime kalacak oyunlara

Akatalpa 180

12 Temmuz 2016 Salı

GANİMETTEN ARTAKALAN

Nerede olsa seslenilince uzaktan duyar
Biz; her hesabın sonunda kuşkulu sayılar bulan,
Yeni elbiselerle gelip bayramın kapısında kalanlar.
Seyircisi, sahnedekilerden azdır oyunumuzun

O’nun çıkardığı yangın,
Masada tek kalmış bir dalgınlıktan başlar

Utandırır mücevherlerin
İnsana dokunduğu yerleri
Topladığı meyveleri üleştirirken avuçlara
Benim payıma gökte kızışmış taşlar düşer

-Ayakkabısının ipleri sıkmış bileklerini
 Belki cephe gerisinde savaş hazırlıkları
 Ya da akşamın seçkin davetlisi-

Ben göz ucuyla, ben üstünkörü
Ben elde kalan uğraştığı rakamlarda
Örtüyü aralayınca bizi çiçekle karşılar ölüler
Yıkılmış medeniyetler görünür sildiğim aynalardan.
O’nun kaybettiği anahtar,
Gecenin kilidini açar bana.

Bizim çeşmemizden kireç ve pas akar
Yaya yolcular,
Su içerken O’nun ırmaklarında

Şimdi, uyanır uyanmaz
Yol uğultusu, elektrik ve reklamlar
Sabah;
Bekleyerek geçiştirilen bir sancıdır otobüs duraklarında

(DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ 90)

29 Nisan 2016 Cuma

GÜL UĞULTUSU

Güneş battı
Ölüyor bulutlar
Sevgilim çorba yapmış
Dışarıda sonbahar

Kapatıp pencereyi oturmuş
Yüzünde binlerce çocuk
Çalıp kapıyı giriyor içeri
Elinde pamuk şekeri bir mutluluk

Ben sakalımın ucunda
Okşuyorum yanaklarını
Küçükçe sokuluyor karnıma
Beyaz bir bulut gibi ayakları
                  
Hüzün şarkıda kaldı
O’ndaymış bütün mutluluk
Eğil de öp alnımdan
Deniz kokuyor ortalık

GÖKYÜZÜ ANILARI

-Sen hep yanlış sayardın gemileri
 Konuşurken dinlenmemiş
 Bir çocuk kızgınlığıyla
 Doğruyu söylesem
 Küsüp gidecektin-

Işıklar örtüyor
Aklında çakan şimşeği
Bu deli zırvası kanunla hapsedilmişsin

Yenik geri dönüyorsun
Elbisende rüzgar izi
Ne zaman havalansa kuşlar
Bir silah sesinin ağrısını
Dizlerinde duyuyorsun

Yenik geri dönüyorsun
Kalbini sürüyerek
Geçtiğin yollara

Her ilgide sınırsız bir aşk yarattın kendine
Bir zaman saçlarını dinlendirdiğin omuzların vardı
-Oyuklarını kabzalarla doldurduğun-

Kirlettin
O emirsiz bakan dağları

Geri dönüyorsun
Aksayarak bilmediğin aynalarda

Dizlerindeki gamze
Eski bir savaşta seken kurşunun hatırası

Akatalpa 161

12 Şubat 2016 Cuma

BARUT KOKUSU VE NEREDE BİR AŞK

                                                         Bir Tanrıya yakışmayacak kadar
                                                       Çirkin kullar
                                                     Tanrıları olamayacak kadar öfkeli
                                                    Tanrım!
                                                   Ne kadar kalabalıklar…

Bir vahşeti tekrarlıyor sonbahar
Yaşananlar dışında yaşanacak bir şey yok
Uzun uzun leğende yıkanıyor çocukluğum
Gençliğimin ayakları postallar altında
Omzumda uyuşuk bir soğukluğu ovuyorum
Ve büyüyeyim diye gidiyorum artık
Yağmur ormanlarına

Gidiyorum yani perdenin aydınlığa çekilen hızıyla
Alışkanlıklar ediniyorum cam kenarında oturmaya dair
Dişlerimde öpülmemiş güller büyütüyorum
Elimde koklanmayı bekleyen limon kabukları
Topu kaçan çocuklar anısına
Cebimde karavana kurşunlar saklıyorum

                                                        Bir gençlik geçti önümden
                                                      Tutamadım
                                                     Şimdi her gece rüyalarıma gelir
                                                    Bir gençliğim vardı
                                                  İnsanlığa inat
                                                Tanrıya bile özür diletir

Biliyorum toprak içinde erimez menekşe
Gül kovuşmaz dikenine solmadan
Ah biliyorum yarımdır şarkısız gelen bahar
Hınçla sıkılan kurşunlar
Kavuşmaz kalbime
Eritmemişsem yüreciğini yüreğimde

Yine koşarım ben kavga olsun ne demek
Telaşla uyanırım pencereme taş atınca
Hızla giyinirim hırsımı
Yağmurda koluna girerim
Topu kaçan çocuklar anısına
Marşımız nerede kalmışsa
Oradan bağırırız.

                                                      Mezarımı sırtlayıp
                                                     Öle öle yürüyeceğim!
                                                    Her öldüğümde kendimi
                                                   Kendim toprağa gömeceğim!

*Askeri Lise hatıraları için

23 Ocak 2016 Cumartesi

GÜNEŞ ALAN

                        -ve Harp okulu yıllarına

- Ben kendime doğruydum, ağacım içte yeşerdi
  Alışmış gibi yürürdüm de
  Hep ruhumu silkerdi dünya
  Uyanırdım postallarım yanlış bağlanmış
  Sigaramdan vurmuş avcı
  Bir Nisan akşamı sağ ol diye bağırmadan teşekkür edip
  Omzuma düşecek yıldızı dünyadan aşağı bıraktım-

Yaz sabahları bu tarafta, erken ışımış kuşlar
İçimi senin canın işletir saatim saatine kurulu
İçerlerim uzun buluta, aklıma ne gelse terlerim
Yüzüm yaklaşırken yüzüne bizi çitlerden atlatan
Bahçeye değen sokaktaki arkadaşların sesidir

Bir tilki koşar benim yanımda, ormanında sana su arar
Çalılara iner -say ki yüzme bilmeyen bir Çingenedir-
Dizin değerdi de hallerini acemi yorardım
Sol gözümü yumup dünyayı alnından izlerdim gece
Koştular üstümüze, dizine konmuş serçeyi kaçırdılar
Düşerken, arkadaşlar bizden önce toprağa koydu ellerini

Titrer parmak, çatallaşır için, yürek yüksekte
Karışırsa yüzlerimiz ben solurum canını
Konuşmazsam dizime vur, kalkarsam kolumu çek, tabak koyma geç gelirsem
Sendelersem yakın dur, yan yana yürümektendir

Bu kan nereye, sokak kapalı, seğiriyor Eylül
Ne çok arkadaş öldürüldü, hayli yaralı var

Üryan Fanzin

22 Ocak 2016 Cuma

UZANINCA GEÇMEYEN AĞRI

Doldurduğum suları dökmeden taşırım sana
Çattığım dalları ev sanıp misafirliğini beklerim
Zehrim alınıp kuyuma itildim çubuklarla
-Ganimetten bir pay, şehirdeki meczuplara-
Yürüyüşten, ayaklarımı sürüdüğüm için atıldım

Ağzımızda toprak tadı en özenilmiş sofralarda
Aynı elbiseyle geçiştirilen davetler
Yırtılıp da yenisi konmuş bir fotoğrafın
Yadırganışı var her bakmamda
En sona saklanan hediyeler henüz göz göze gelmeden verildi
İlk soruyla anlatıldı bütün akılda kalanlar
Bir kol uyuşmasıyla ovalanan korkular, iştahsızlık
Hastalıklar, izinsiz kopardığımız meyvelerle sokağımıza girdi

-Vaktimiz
 Yanlış yazılmış bir adresi ararken
 Ev sahiplerinin terslemeleriyle geçti-

Artık, yalnız kapı dışarı edilenler anlatabilir 
Apartmanların üzerine kurulduğu harabeleri
Sana miras kalan;
Unutkanlık, yakın gözlükleri, günü geçmiş merhemler
Bu tufanı da kar tatilleriyle atlatabilirsin belki
Uslu durup, ilaçlarını günü gününe içersen eğer.

(Akatalpa 193)

SARI IŞIK



                                                    Yatılı okul hatıralarına
                                                    Gece ranzalarda beraber boy atanlara

-Sonu gelmez, mutluluğun birdendir senin
 İçinden çiçeklerini bükerek geçer zaman
 Umut; yüreğine dar yollardan gelir-

Kime desem, konuşmayı yeni öğrenmiş çocuklar
Bilmediği yola çıkan yolcular yüzlerinde
Zili çalsam açarlardı da ben kendi kapımı zorladım hep
Üst katından ranzamın, eve dönerdim uyuyunca arkadaşlar
İlkin bir uzun yolculuktaydı çıktı sakallarım

Başka sorular sorarlardı, gözlüklü ve dağınıktılar
Konuşması gereğinden kibar, apar topar atılmış yurtlardan
Kim kısık sesle konuşursa, onlardan konuşurmuş
Kim elinde kağıtlarla gelirse, ceza haberleri
İsim listelerinde ilk ayağa kaldırılacak
İlk göze batan fotoğraftılar okul yıllıklarında

Nerede bir otobüs kalksa bir şeyi götürür artık benden
Bir adam yaklaşır, konuşmadan çakmağımı ister
Kağıtlar toplanırdı biz yazmaya başladığımızda
Uykumuz yoktu henüz, kapattılar ışıkları
Başımı kaldırsam dünyadan, gözüm sızardı nerelere
Bıraksam, hep kötü şeyler düşünmek gelirdi içimden

Bilmediği yola çıkan yolcular varmış yüzlerinde
Ziyaret saatlerinde yol yorgunu babaları
Her evde, arka odalarda
Uyuyakalan misafir çocuklarmış

(Sinek Kağıdı Fanzin)