Bir Tanrıya yakışmayacak kadar
Çirkin kullar
Tanrıları olamayacak kadar öfkeli
Tanrım!
Ne kadar kalabalıklar…
Bir vahşeti tekrarlıyor sonbahar
Yaşananlar dışında yaşanacak bir şey yok
Uzun uzun leğende yıkanıyor çocukluğum
Gençliğimin ayakları postallar altında
Omzumda uyuşuk bir soğukluğu ovuyorum
Ve büyüyeyim diye gidiyorum artık
Yağmur ormanlarına
Gidiyorum yani perdenin aydınlığa çekilen hızıyla
Alışkanlıklar ediniyorum cam kenarında oturmaya dair
Dişlerimde öpülmemiş güller büyütüyorum
Elimde koklanmayı bekleyen limon kabukları
Topu kaçan çocuklar anısına
Cebimde karavana kurşunlar saklıyorum
Bir gençlik geçti önümden
Tutamadım
Şimdi her gece rüyalarıma gelir
Bir gençliğim vardı
İnsanlığa inat
Tanrıya bile özür diletir
Biliyorum toprak içinde erimez menekşe
Gül kovuşmaz dikenine solmadan
Ah biliyorum yarımdır şarkısız gelen bahar
Hınçla sıkılan kurşunlar
Kavuşmaz kalbime
Eritmemişsem yüreciğini yüreğimde
Yine koşarım ben kavga olsun ne demek
Telaşla uyanırım pencereme taş atınca
Hızla giyinirim hırsımı
Yağmurda koluna girerim
Topu kaçan çocuklar anısına
Marşımız nerede kalmışsa
Oradan bağırırız.
Mezarımı sırtlayıp
Öle öle yürüyeceğim!
Her öldüğümde kendimi
Kendim toprağa gömeceğim!
*Askeri Lise hatıraları için