Üstümde
sırtımı dalayan bir elbise
Önümde
eşelediğim çukur
Çatıları
güneş altında gördüm yaşadığın ilçede
Ve
tek katlı evlerin demir kapılarında gıcırdayan karanlık
Ben
kendimi bıraktığım yerde bulmanın sevincinde
Bel
bağladığım uğultulardı unuttum
Oturamadığım
bir sofraydı, doydum
Bir
kucak odunla döndüm dağdan da
Sönmüş
buldum ateşleri
Tortusu
bende kalan vücudundaki çizikleri
Bulabilir
miyim çalılardan geçtiğim zaman
Bilmem
uyku tutar mı
Sana
atılan taşları saysam yer yataklarında
Önceden,
aklıma ilk alkol gelirdi
Bir
çıtırtı duyduğumda
Yalınayak
bir çocuktun sen, soğuk betonlarda yürüyen
Bense
bir garip Keloğlan’dım padişahlar çağında
Katı
yükseklerinde uçtum, güneşinde kurudum
Çiçek
çiğneyip tükürdüm, döndüm, duruldum
Kovayı
doldururdu yağmur akıtsa da dam
Beklerken
gökyüzüyle oyalanmak bize yeterdi
Artık
senin öfkene yoruyorum kuşların çevikliğini
Yüzümü
gece yıkıyorum dilim açılsın diye karanlıkta
Sormuyorum
nedir öğlen boşa yanan lambalar
Kimi
sevindirir okul boşken çalan teneffüs zilleri
Şimdilik
birer uğultu olsak da
Bu
hava açtıkça kararan koridorlarda
İşin
ucunda kırlar var
Doruklarda
köz karıştırmak
Toprağa
uzanan yorgunluğumuzla
Yarın
dudaklarımızın serinlik olacağı alınlarında